Endüstri devrimiyle birlikte insanlar bazı alanlarda farklı makinelerden faydalanabileceklerini fark etti. Endüstri devrimi sonrası çağ olarak anılan Post-Endüstriyel dönem ise bu makinelerin yükselişine tanıklık etti. Makineler her geçen gün daha da incelikli hal alarak günümüzde insansı robotlar olarak adlandırılan makinelere dönüştü. 21. yüzyılın en etkileyici uygulamalarından biri ise tartışmasız olarak insansı robot Sophia. Peki Sophia kim? Onu diğer insansı robotlardan farklı kılan ne? Phillip K. Dick gibi ünlü yazarların fantezi dünyasından gerçekliğe adım atan bu robotlar bizim için bir tehdit mi? Yoksa insan-makine etkileşimi bir sonraki çağın en önemli özelliği mi olacak?

 

Sophia Kimdir?

Hong Kong merkezli Hanson Robotik tarafından geliştirilen Sophia, dünya üzerindeki en detaylı tasarlanmış insansı robot. Şirket, geliştirdiği bu insansı robotta sadece yapay zeka özelliğine değil aynı zamanda insana en yakın görüntüyü elde etmeye de odaklandı.

Sophia’ya yakından bakanlar yüzünde tanıdık bir ifade görebilir. Üretici firmanın yaptığı açıklamalara göre bu robotun yüz özellikleri ve mimikleri ünlü aktris Audrey Hepburn’den ilham aldı.

İnsansı robot Sophia, kendi yapay zeka diyalog sisteminden ve insan takımından oluşan bir sosyal medya hesabına bile sahip. @realsophiarobot Instagram hesabında, robotun fotoğraflarına ek olarak yaptığı görüşmelerin, katıldığı şovların ve panellerin videoları da yer alıyor.

Bu robotu eşsiz kılan özelliklerden biri de Kasım 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programın kapsamında ödül alarak ödül alan ilk insan olmayan varlık olarak tarihe geçti.

Sophia’nın Yapay Zekası

Sophia konuşmak için Google’ın ana şirketi olan Alphabet Inc. Tarafından geliştirilen ses tanıma teknolojisi kullanıyor. Bu ses tanıma teknoloji, gelen komutları metne ve bu metinleri de komutlara dönüştürerek robotun konuşmaları anlamasına imkan tanıyor.

Robotun yapay zekasının ardında sembolik yapay zeka, sinir ağları, makine algılaması, geleneksel doğal dil işleme ve çok daha fazlası var. Makine algılaması, Sophia’nın yüzleri algılamasına, duygusal ifadeleri görmesine ve farklı el hareketlerini tanımasına izin veriyor. Tüm bu özellikler sayesinde Sophia, mevcut insansı robotlar arasında en üstün performansı göstererek konuşma sırasında insanların duygularını tahmin edebiliyor.

Peki bu nasıl oluyor? Daha biz bile insanların duygularını tam olarak algılayıp tahmin edemezken bir robot bunları nasıl yapabiliyor. Aslında oldukça basit. Yüzyıllar boyunca insan psikolojisi ve insan davranışları üzerine sayısız çalışma gerçekleştirildi. Sophia’da bu çalışmaları kullanarak ve evrimsel psikoloji yaklaşımını kullanarak insanların belirli olaylar ve konuşmalar karşısında verebileceği tepkileri tahmin edebiliyor.

Sophia’nın yetenekleri sadece bununla sınırlı değil. İnsanımsı robot, aynı insanlar gibi şarkı da söylüyor.

İnsansı robot Sophia ve Jimmy Fallon “Say Goodbye” şarkısını söylüyor

 

Sophia’nın Fiziksel Yapısı

Güçlü bir yapay zekanın yanı sıra Sophia incelikli ve detaylı fiziksel özelliklere de sahip. Özellikle yüz mimikleri olarak insanların normal konuşma sırasında gerçekleştirdiği mimikleri yapmayı başarıyor. Bu da geliştirme ekibinde çalışan mühendislerin başarısı.

Ayrıca daha insansı bir görüntü katmak için Sophia’nın yüzü detaylı bir şekilde hazırlandı. Organik ifadeler yansıtmakta kendisinden önce gelen modellere göre oldukça başarılı olan Sophia, dünyanın farklı yerlerinde seminerlere ve panellere katılacak kadar detaylı hareketlere sahip.

Makineler İnsanlığı Ele Geçirecek Mi?

Konuşan ve insanlara iletişime geçen robotlar ELIZA’dan Sophia’ya kadar geçen dönemde önemli değişimler yaşadı. Metin tabanlı iletişim zaman içerisinde evrim geçirerek konuşan robotlara dönüştü. Hareket edemeyen robotlar hem Boston Dyanmics robotlarında gördüğümüz üzere hem de Sophia’da gördüğümüz üzere karmaşık görevleri tamamlayan yapılara dönüştü. Ancak herkesin aklında tek bir soru var. Makineler ya da daha doğrusu insansı robotlar insanlığı ele geçirecek mi?

Sophia’nın tasarım ekibinde yer alan baş bilim insanlarından Ben Goertzel, olaya farklı bir açıdan bakıyor. Goertzel’e göre mevcut insansı robot teknolojisinin en üst seviyeye ulaştığını düşünenler, gelecekte yaşanabilecek olan gelişmelerin gücünü hafife alıyor.

Aslında bu tartışmanın ana nedenlerinden biri yapay zekanın bir süre sonra ırkçı ve faşist bir kişiliğe bürünmesi. Bunu ilk olarak Microsoft’un geliştirdiği Tay isimli yapay zekada görebiliriz. Başarılı bir promosyon çalışması olarak planlanan bu girişim, Hitler’i ve diğer faşist liderleri destekleyen ırkçı ve cinsellik bağımlısı bir oluşuma dönüştü.

Ancak yapay zekanın ırkçı kişiliğe bürünmesinin ana nedeni onu besleyen ırkçı kişiler. Yapay zeka, farklı kaynaklardan gelen verileri işleyerek beslenir ve gelişir. Kaynaklar ne kadar çeşitli olursa yapay zekanın gelişmesi için o kadar geniş bir ortam yaratılır. Fakat Tay örneğinde gördüğümüz gibi yapay zekanın olumsuz görüşlerle beslenmesi, doğal olarak istenmeyen durumları ortaya çıkarıyor.

Bu durum Sophia ve diğer insansı robotlar için de geçerli. Bu nedenle mevcut versiyona ulaşmadan önce birçok deneme yapıldı ve Sophia 5 kere kapatıldı.

Sophia Neden Kapatıldı?


Videodan da görebileceğimiz üzere bu Sophia’nın ilk konuşması değil. Mevcut halinden önce 5 Sophia daha denendi ve kapatıldı. Aslında bu geliştirme sürecinin doğal bir sonucu. Bir önceki versiyonlar birçok durumda konuşma fonksiyonuyla ilgili sorun yaşadı.

Tay örneğinde olduğu gibi Sophia’nın da benzer ırkçı ve faşist dönemden geçmiş olması olası. Fakat Microsoft’un aksine Hanson Robotik takımı bu başarısızlığın ekrana yansımasına izin vermedi. Başarısız denemeleri sonlandırarak en incelikli Sophia’yı insanlara sundular. Sophia geçmiş benliklerine dair anılara sahip olsa da her yeni versiyon aslında yeni bir Sophia demek.

Tüm bunları düşündüğümüzde yapay zeka gelecek için birçok önemli çıkarım sağlıyor. Kesin olan tek şey ilerleyen yıllarda insansı robotların hayatımızın ayrılmaz bir parçasına dönüşeceği. Robotlarla aramızda savaş çıkacak mı? Yoksa hep birlikte uyum içerisinde mi yaşayacağız? Gelecekte gezegenimiz bu insansı robotlar tarafından işgal edilebilir. Ya da insansı robotlarla birlikte evreni keşfe çıkabiliriz. Bu bilinmezliklerin tek bir cevabı var: O da yaşayıp görmek.