“Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan… Değişime en çok adapte olabilendir, hayatta kalan.”
C. Darwin
Dijital dönüşüm, son yıllarda liderlerden, ülke yöneticilerine, yasa koyuculardan, beyaz yakaya, şirketlerin CEO’ları ve akademisyenlere kadar herkesin dilinde. Dijitalleşme verilen sayısal değerlerle bir ekran üzerinde elektronik ortama aktarılması; dönüşüm ise değişimden de güçlü, köklü bir durumu ifade ediyor. Oyunun kurallarının yeniden yazıldığı bir paradigma değişimi olarak ifade edilen dijital dönüşümde temel gaye minimum düzeyde fiziksel çaba ile maksimum düzeyde verimlilik elde etmektir. Türkiye de dünyayla birlikte bir dijital dönüşüm içinde ve kabuğunu kıran ülkeler arasında yer alıyor. İçinde yenilik (innovation) kavramını da barındıran bu oyunun faktörleri arasında web 2.0, nesnelerin interneti (IoT), chatbot teknolojisi, Blockchain, yapay zeka (AI), bulut bilişim, dijital medya, büyük veri (big data), artırılmış gerçeklik (AR) ve 3D yazıcıları var. Dijital dönüşümün kendini en çok gösterdiği sektörler sanayi, sağlık, tarım, perakende ve toptan ticaret, finans, ulaştırma ve eğitim geliyor.
Eğitim, interdisipliner bir alan olduğundan ülkelerin dijital dönüşüm ajandalarında özellikle üst sıralarda yer alıyor. Eğitimdeki gelenekselden yeniye doğru olan değişim zaten kaçınılmazken bir de dijitalin değişime olan etkisi eklendi. Yeni eğitim yaklaşımları ve anlayışları interaktif, çift yönlü, öğrenenin aktif, öğretmenin rehber olduğu bir ortamı ortaya koyuyor. Artık öğrenci ile öğretmenin rolleri değiştirdiği online dersler, uzaktan eğitimler, akıllı tahtalar, yenilikçi ve kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri, STEM eğitimi, sanal ortamlar yaygın olacak.
Alvin Toffler, Üçüncü Dalga adlı kitabında üçüncü dalga olarak yeni bir uygarlıktan ve bilgi toplumundan bahseder. Ona göre birinci dalga avcı-toplayıcı, tarım toplumundan oluşur; ikinci dalga sanayi devrimi sonrasındaki sanayi toplumu; üçünü dalga ise bilgi çağıdır. Artık işgücünün yerini teknoloji ile beyin gücü alır. Dolayısıyla tüm bu dönüşümlere ve üçüncü dalgaya ayak uydurmak ayakta kalmanın koşuludur. Bunun için de hayat boyu öğrenmenin benimsenmesi şarttır. Peki bugüne kadar dünyada eğitim dijital tarafından nasıl dönüştürüldü?
Eğitimde Dijital Dönüşüm Etkileri
1900’lü yılların sonunda bilgisayarların yaygın hale gelmesiyle eğitimde bilgisayar destekli uygulamalar ile karşılaşıyoruz. Bu dönem dijital dönüşümün başlangıcı denebilir. İlk dijital dönüşüm belirtileri yüksek öğretim kurumlarındaki kütüphanelerin basılı halden dijital ortama aktarılması olarak göze çarpıyor. Bilişim teknolojisi örgün, uzaktan ve sanal yüksek öğretim programlarının yürütülmesinde etkin olarak kullanılmaya başlandı. Eğitim denince akla başta Finlandiya olmak üzere İngiltere, Japonya, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler geliyor. Her ne kadar İskandinav ülkeleri teknoloji konusunda arkadan gelse de eğitime olan bakış açıları onları hala ilk sıralarda tutuyor. Türkiye de yine 2023 Eğitim Vizyonu’nda dijitale büyük yer veriyor. Eğitim ve dijitalleşmeden bahsederken Üniversite 4.0 kavramı ilk akla gelenlerden. Sanayi 4.0’ın bir gerekliliği olan bu yeni dönem Dewar’a göre sürekli bir öğrenmeyi içeren kısa vadede ve becerilerin gelişmesine yoğunlaşan ve yenilikçi ve sürdürülebilir dijital stratejilerin geliştirilmesini öngören bir dönem.
Eğitimde Dijital Dönüşüm Trendleri
Bireyselleştirilmiş Öğrenme
Dünyadan eğitimdeki dijital dönüşüm trendlerine bakacak olursak başta kişiye özel ve bireyselleştirilmiş öğrenme deneyimleri geliyor. Eğitimin temel ögelerinden olan öğrenci ihtiyaçları, seviyeleri ve tercihleri, kapasiteleri, becerileri, öğrenme hızları ve yöntemleri farklı olduğundan kişiselleştirilmiş ve özel programları dünyada yaygın şekilde kullanılıyor. Bunlara en basit örnek eğitim kurumlarının öğrencilerine sağladığı laptop, tablet gibi dijital aygıtlar ile bazı yazılım ve programlar olabilir.
Learning on the Go
Mobil aygıtlar ile bu kadar iç içe olduğumuz ve karşılaştığımız herkesin “zamanım yok” dediği bir dönemde “On the go” learning terimini göz ardı etmek olmaz. Learning on the go, siz günlük hayatınıza ve işlerinize devam ederken yapılan öğrenme olarak tanımlanabilir. Tabii buradaki aksiyon “yaşam boyu öğrenme” felsefesine de bağlanıyor. Üniversiteler bu anlamda epey girişimde bulundu ve bunun için ayrı birimler kuruldu bile. Temel amaç öğrenmeyi dört duvar okullardan ve dersliklerden çıkararak hayata da yaymak. Bu bağlamda kullanabileceğiniz kaynaklar podcastler, audiobooklar, mobil ve elektronik öğrenmeyi destekleyen uygulamalar ile yazılımlar yer alıyor.
Big Data
Dijitalleşme deyince akla gelen terimlerden biri de “big data” yani büyük veri. Elbette eğitimde de büyük verinin rolü yadsınamayacak kadar önemli. Zira hem kişiye özel eğitim deneyiminde hem de oyunlaştırma teknolojisinden başvurulan kaynak büyük veri. Peki nedir bu büyük veri? Büyük veri kısaca büyük hacimdeki veriler için kullanılıyor. Büyük veri, eğitim kalitesinin artırılması, kişiye özgü öğrenmenin sağlanması, öğrenci performansının iyileştirilmesi, eğitim müfredatının planlanması, ders içeriklerinin yeniden yapılandırılması, eğitmen ve idarecilerin öğrenci performansını takip etmesi gibi birçok amaçla kullanılıyor.
Oyunlaştırma
Dikkat çeken dijital adımlardan biri de oyunlaştırmanın (gamification) eğitimde de kullanılır hale gelmesi. Ödül sistemi ile motivasyonu artırmayı amaçlayan oyunlaştırma birçok sektörde olduğu gibi eğitimde de kullanılıyor. Oyunlaştırmada kullanılan puan, ödül, hikayeleştirme, gizem, koleksiyon toplamak, seviyeler, rastgelelik, geribildirim gibi elementler öğrenmeyi pekiştiriyor.
Eğitimde Dijital Dönüşüm Örnekleri
Oxford Üniversitesi Yayınları bir oyun geliştirici şirket ile anlaşarak özellikle çocuklar için Alice Harikalar Diyarında gibi belli klasik romanları web ile mobil oyunlara uyarlayan bir girişimde bulundu. Yine Stanford Üniversitesi her yaştan insanın yararlanabileceği oyun girişimlerini akademik ağlarında barındırıyor. Matematik problemlerini çözme becerisini %16’ya kadar artırdığını iddia eden ve bu da üniversitenin araştırmalarıyla kanıtlanan Wuzzit Trouble, bilimsel deneyleri içeren EteRNA ile herkes RNA katlama yaparak model geliştirebiliyor, ayrıca bu modeller Stanford Üniversitesi laboratuvarlarında sentezlenerek kullanıcılara geribildirim de veriliyor. Üniversitenin diğer oyunlaştırma girişimleri arasında Septris, SICKO, Biotic Video Games yer alıyor.
Dijitalin getirdiği bir diğer dönüşüm şüphesiz uzaktan eğitim ve bununla birlikte sektör haline gelen sertifika programlarıdır. Uzaktan eğitimin endüstrileşmesi dijital teknolojinin tüm potansiyelinden faydalanarak yeni yapıda üreten ve tüketen paydaşların etkileşimine olanak sağlamıştır. Örneğin en eski açık üniversitelerden bir olan İngiltere’deki Open University bu değişime hızla ayak uydurarak yüksek öğretim kurumlarında veya araştırma laboratuvarlarında harekete geçme programları (start-ups) ve yan ürün programları (spin-offs) başlatmıştır. Ayrıca mobil cihazların yaygınlaşmasıyla geliştirilen artırılmış gerçeklik uygulamaları sayesinde hem kampüs içi hem de kampüs dışı olarak öğrencilere dijital zengin içerik sunulmakta ve bazı yüksek öğretim kurumları artırılmış gerçeklik uygulamalarıyla öğrenenlerin kampüsü keşfetmelerine olanak tanımaktadır. Yine bazı üniversitelerde mobil cihazlarla erişilen sosyal ağlarda katılımcı öğrenme yaklaşımı ile öğrenenler çevrimiçi öğrenen topluluklarında düşüncelerini paylaşabilmekte, tartışabilmekte ve projelerine yorumlar yapabilmektedirler.
Özetlemek gerekirse eğitimde dijital dönüşüm geri döndürülemeyecek hızda devam ediyor. Ve her sektörde olduğu gibi eğitimde de ancak bu hızı yakalayabilen toplumlar ve insanlar başarıya ulaşacaktır. Eğitim bilimlerinin duayenlerinden J. Dewey’in de dediği gibi “Bugünün çocuklarını dünün yöntemleri ile eğitirsek, yarınlarından çalarız.”.