Her şey bir kadının tesadüfen bir buğday tohumunu yere düşürmesiyle başladı. Buğdayın yetişmesiyle başlayan bu tarihi süreçte insanlık, yavaş yavaş tarımın olanaklarını genişletti ve bugün sürdürdüğümüz modern tarım algısı gün yüzüne çıktı. Nüfusun artışıyla beraber artan gıda ihtiyacı çağımızda yeni teknolojilerin kullanıldığı, en fazla ürünün üretilmek istendiği bir tarım metodunu beraberinde getirdi.
Tarım devrimi ya da neolitik devrim dediğimizde, insanların ilk kez tarım yapmasıyla başlayan ve toplulukların sosyo-ekonomik yapısının da bu değişimle beraber dönüştüğü bir süreci anlatmış oluyoruz. Tarım devrimiyle beraber insan toplulukları avcılık ve toplayıcılığı bırakıp, bunun yerine, kendi üretimini yapabildiği ve evrimsel sürecinde de onun yaşam süresinin uzamasına neden olan yerleşik hayata geçmiştir.
Tüm dönemlerde olduğu gibi 21. yüzyılda da tarım, son derece önemlidir. Metotlar ve ürünler değişse de dünyanın gelişmiş birçok ülkesi kendi kendine yetecek ve hatta tarımdan kâr sağlayacak teknolojiler geliştirmeye önem vermektedir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri, bugün dünyada en fazla tarım arazisine sahip olan ülke konumundadır. 1990 yılından beri tarıma yapılan yatırım ve ekonomideki payı devamlı artış eğilimi göstermektedir. Çiftçilik ve tarım teknolojisi çeşitli kredilerde maddi olarak desteklenmekte ve dönem dönem reklam kampanyaları yapılmaktadır.
Bugün tarım, geçmiştekinden bir hayli farklı. Kullanılan yöntemler ve yetiştirilen ürünler bazen tartışmalara neden olsa da (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) gibi) modern tarım günümüzde daha az iş gücüyle daha fazla ürün elde etmek üzerine kurulu.
Öyleyse insanlık, popülasyondan kaynaklanan talep artışına karşı, tarımda nasıl bir yöntem geliştirebilir? Tüm dünyada hem sağlıklı hem de yeterli besine nasıl ulaşabiliriz? Topraktan elde ettiğimiz verimi nasıl maksimize ederiz?
Bu sorular için birçok çözüm yolu aramaya devam ediyoruz. Bulunan en kıymetli cevaplardan biriyse sulu tarım, yani diğer adıyla: Topraksız tarım. Bu teknoloji, dünyanın en çok tercih edilen üretim biçimi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Topraksız tarım nedir?
Doğadaki tüm canlılar gelişiminin bir noktasından sonra durur. Bu noktadan sonra büyüme ve çoğalma o canlı için bitmiştir ya da çok azalmıştır. Doğanın dengesini sağlamada oldukça önemli bir frenleme noktasıdır bu. Eğer böyle bir denge olmasaydı neler olabileceğini düşünün. Burada Japon bilim insanı Shigeo Nozawa’nın domates ağacı deneyinden söz etmekte fayda var. Nozawa, bu deneyde bir domates fidesinin istediği tüm olanakları sağlayıp o domates fidesinin, gelişimindeki frenleme noktasını kırmasını ve gelişmeye devam etmesini sağlıyor. Toprak, yapısı gereği bu deneye uygun olmadığı için deneyde sulu tarım yöntemi uygulanıyor. Sonuç olarak da kısa sürede devasa bir domates ağacı yetişmiş oluyor.
Topraksız tarımın temel prensibi, bitkilere yetişmesi için en uygun ortamı sağlayıp onlardan en çok ürünü elde etme yönünde. Bu teknolojiyle, olumsuz fiziksel çevre koşullarını ortadan kaldırarak yılın her döneminde ürün elde edebilmek mümkün hale geliyor. Nozawa’nın deneyinde olduğu gibi bitkilerin gelişiminin durmaksızın devam ettirilip, mümkün olan en çok ürünü elde etmek olanaklı hale geliyor.
Geleneksel tarımda, üreticiler toprağı ve tohumu kontrol ederek bitkinin sağlıklı gelişimini sağlayabilir ancak topraksız tarımda, üreticiler aynı zamanda sıcaklık gibi fiziksel koşulları değiştirerek sürdürülebilir bir üretim yoluna gidebilir. Toprak, nadasa bırakılması gereken yaşayan bir organizmadır, bitkilerin gelişebilmesi için toprağın nadasa ihtiyacı vardır. Sulu tarımdaysa toprak kullanılmadığından üreticiler böyle bir sorun yaşamayacaktır.
Topraksız tarımda ürünler toprak içinde değil, yetiştirilecek fidelere özel kaplarda yetiştiriliyor. Bitkinin ihtiyacı olan tüm mineraller su yoluyla bitkiye veriliyor.
Fidelerin yetiştirildiği kaplar su tutma özelliğine sahip kaya yünü isimli bir maddeden oluşan kabın içine dikiliyor. Kabın içine ısı yalıtımı için perlit ekleniyor. Perlit, bitkinin farklı ısı koşullarına aynı tepkiyi vermesini ve dolayısıyla yetişmesi için mükemmel ortamı oluşturmasını sağlıyor.
Hızla büyümeye başlayan fide meyve verme zamanına gelince devreye bombus arıları giriyor. Bu arıların seçilmesinin nedeniyse, yapışkan dilleri sayesine, diğer arı türlerine göre, tozlaşmayı daha çabuk sağlamaları. Tohum ekiminden 70 gün sonra bir domates ağacı toplanacak olgunluğa erişiyor.
Böylesine hızlı bir üretim biçimi, girişimcilerin son yıllarda takip ettiği bir alan haline geldi. Geleceğin tarımı olarak nitelendirebileceğimiz topraksız tarım, hem toprağın verimsizleşmesi ve küresel ısınma gibi fiziksel etkilere hem de gıda fiyatlarındaki anormal artışa bağlı sorunlara çare olabilecek nitelikte bir yatırım seçeneği.
Topraksız tarımın pazar alanı
Gıda fiyatlarının son dönemde önlenemeyen artışı üzerinde tarım sektörü uzun zamandır bir çıkış yolu arıyor. Aranan çözümse topraksız tarımda bulunabilir. Diğer ülkeler gibi Türkiye de topraksız tarımın geleceğini yakından izliyor. Vizyon sahibi şirketler ve üreticiler için yeni bir üretim yolu olan topraksız tarımın geleceği oldukça parlak görünüyor. Son gelişmelere göre Türkiye’de topraksız tarımın 15 bin dönüme ulaşacağı tahmin ediliyor. Bunun hızlı artışın nedeniyse topraksız tarımın geleneksel tarıma göre beş kat daha fazla verimli olması.
Öte yandan topraksız tarımda hormon ve ilaç kullanımına gerek kalmıyor. Uzmanlar, topraksız tarımın hem iç hem de dış pazarda sürekli alıcısı olduğunu belirtiyor. Bu tarım şeklinin maliyeti geleneksel tarıma göre daha yüksek olmasına rağmen, tohumdan sağlanan verim bazında bakıldığı zaman geleneksel tarımdan daha kârlı bir üretim sağlanıyor.
Türkiye’de topraksız tarımı ilk kez deneyen yerse, Antalya’nın Kumluca ilçesi. Bugün Kumluca, sebze ihtiyacının yüzde 40’ını topraksız tarım seralarıyla karşılayabiliyor. Bu seralar 100 dönüme ulaşmış durumda ve beş büyük yatırımcı bu alanda kâr sağlıyor.
ABD, Hollanda, Almanya, İspanya, Fransa ve Belçika gibi pazar alanı geniş ülkeler tarımda çoktan topraksız tarıma geçti. Özellikle Hollanda, tarım üretiminin büyük bir bölümünü topraksız tarımdan sağlıyor. Türkiye’de ise topraksız tarımın üretim içindeki oranı yüzde 3’ün altında.
Dünya nüfusunun hızlı artışı ve yeni teknolojilerin gelişimi, sürdürülebilir yaşam için yeni üretim yolarına bulmamızı zorunlu hale getiriyor. Yeni dünyanın yeni tarım biçimi topraksız tarım, tohumdan alınan ürün sayısını arttırırken aynı zamanda küresel ısınma, toprak verimliliği ve gıda ürünlerinin fiyatlarındaki artışa da çare olabilir.